22.9.09

akaretlerde bir filozof "demirören"


öncelikle herkesten aksattığım yazılar için özür dileyecekken blogspot'a telekom'un erişimi zorlaştırması bir anlamda bahane oldu yayınlayamadığım eski postlarım için.tabi kaytarmama vesile olsa bile sansürü şu an özgürlüğe vurulmuş bir darbe olarak görmekteyim.gerçi devlet büyüklerimizden iyi mi bileceğiz.neyimize yetmiyor;youtube yerine akıllı tv,myspace yerine kral tv,last fm yerine ttnet müzik(malum yerlere getireceğim de alternatif sunmamış devlet baba.)?kendi düşüncelerimizi naçizane paylaşmak(hem de ücretsiz) neyimize bizim beyim?

'ne kadar alakasız bir giriş oldu.' gibisinden bir şey duyabilirim ama şunu da düşünün;'ya telekom bu kadar sansürü hepimiz dns,ip denen internetin önemli işlevlerini kavrayalım,proxy sitelerini kullanarak internet reklamlarına desteğimiz olsun,üstün türk ırkını sadece youtube yazıp video izletecek kolaylığı veren dış mihrapların oyunlarına düşmeyip kendimiz de alternatifler bulalım diye yürürlüğe soktuysa?

çünkü bunun başka mantıklı açıklaması yok,21.yy'da bu kadar imkana sahip olunan bir ortamda,bu kadar sansür koymayı akıllarına getiren yüce zatlar bu kadar aptal olamazlar ya da olmamalılar.tıpkı geldiği günden beri eleştirilen yıldırım demirören'in abuk gibi görünen icraatlarının arkasında yatan derin felsefe gibi.

kronolojik olarak gidersek;

vincente del bosque;yıllık 2.5 milyonu ödenmesi gerektiği için tazmiantla 8.5 m€ ödendi.del bosque burada bir metafor,bir sembol.yıldırım demirören burada 'pire için yorgan yakmak' ne kadar önemlidir,tüm insanlığa açıkça göstermiştir.

fenerbahçe'den bedelsiz alınmış futtbolcular;bu oyuncuların (m.doğan,m.yozgatlı vs.) doğada 200 yılda kaybolacakları endişesine kapılıp,onlar ziyan olmasın diye hepsine kucak açacak kadar çevrecidir.

klübün çocuğu değil mi?severim de döverim de! düsturuyla ertuğrul sağlam ve rıza çalımbay gibi beşiktaşlıları önce sevip sonra dövecek kadar geleneklerine bağlı bir türk babasıdır.

1.50 boyunda ve 100 kilo olan ailton'a 3m€ ödeyerek 'ne olursan ol,yine gel!' diyerek beşiktaşın kapısının herkese açık olduğunu gösterecek kadar hümanist bir yöneticidir.

kadroda bulunan yabancı oyuncuların,sözleşmelerini çatır çatır feshedecek kadar nihilisttir.

delgado'nun bonservisinin ülkerde olduğunu bilerek 'ya ülkerde satış departmanına alırlarsa?' diye şüphelenip kendisinin bonservisini alacak kadar skeptik aynı anda sponsora elden para veren ilk insandır.

'drpiç için şöyle böyle diyorlar.' sözlerini duyunca 'o zaman yanında oynayan çocuğu ver.' diyecek kadar futbolu bireysellikten arındırmış,takım oyununa gönül vermiş bir futbolseverdir.ayrıca bahsi geçen gordon'u kiralık yollamasına rağmen harçlığını cebinden verecek kadar da cömerttir.

'sivas maçına paf takımıyla çıkacağız.' demecini verip,yine as takımın sahaya çıkması yanıltmamalıdır bizleri.çünkü yıldırım bey'in takımı ne olursa olsun ruhen gençtir ve amatör duygularla sahada mücadele eder.sivas maçının kadrosu da bir nevi paf takımıdır.

benim gibi goygoyculuk yapan türk gençliğine 'baba parasıyla bu kadar olur ey gençlik!' diye gizliden müthiş bir mesaj vermiştir ama anlayana...

bence kafasında bu tarz düşünceler vardı sayın demirörenin,yoksa bu kadar yanlış icraat için 70-90 arası bir iq gerekir.yoksa?yoksa?cidden mi?aman allahım...

19.9.09

Kaybedenler Kulübü

Başlık da dikkat çekici oldu ha , son iki sezonda ligde tozu dumana katan , geçen sezon şampiyonluğu kaçıran Sivasspor'a neler oluyor? Peki ya geçen sezonun şampiyonu Beşiktaş'a ? Peki ya Fenerbahçe neden Avrupa'ya kötü başladı ?

Sivasspor'un sezon başında kadrosu ile ilişkisi kesilen isimlere şöyle bir bakalım ,
Murat Erdoğan (Kasımpaşa)
Faruk Bayar (Ankaraspor)
Mamadou Diallo (Diyarbakırspor)
Da Silva Bilica (Fenerbahçe)
Herve Tum (İstanbul B. B.)
Kanfory Sylla (İstanbul B. B.)
Pini Felix Balili (Antalyaspor)
Mohamed Ali Kurtuluş (Kocaelispor)

Murat , Mohamed Ali , Balili , Tum , Sylla , Diallo ve Bilica bu takımda devamlı görev alan isimlerdi , takımda önemli roller üstlenmişlerdi. Tum orta saha-forvet hattında kuvveti ile iyi toparlıyordu , Balili tam bir kontraatak forvetiydi ,Murat Erdoğan devre arasında gelip iyi bir oyun oynamıştı , Mohamed Ali fena bir orta saha oyuncusu değildi , Bilica defansın en önemli ismiydi , Sylla ve Diallo da görev aldıklarında kadroda hiçbir zaman kötü anlamda dikkat çekmediler...Peki ya yerlerine transfer edilen ,

Pieter Mbemba (FC Eindhoven)
Bruno Zita Mbanangoye (Dinamo Minsk)
Yasin Çakmak (Fenerbahçe)
Uğur Kavuk (Antalyaspor)
Erman Kılıç (İstanbul B. B.)
İbrahim Şahin (Hacettepe)
Kadir Bekmezci (Hacettepe)
Akeem Agbetu (Kocaelispor)
Ersen Martin (Recreativo Huelva)
Cihan Yılmaz (Karşıyaka)
gibi isimlerden hangisi bu oyuncular kadar takıma katkı verebiliyorlar ? ÜStüne üstlük Mehmet Yılmaz ve Sezer Badur'un sakatlıkları da vurdu takımı ama geçen sezon Mehmet'in çok kötü onadığı dönemde bile Tum ve Balili ikilisi ortalığı toparlamıyor muydu? Sezer yokken Murat Erdoğan berbat mı oynuyordu? Takımın bozulan omurgası , doğal olarak etkilenen takım kimyası , yeni oyuncuların birbirine alışma süreci sanırım takımı çok etkileyen faktörler ancak perşembenin gelişi çarşambadan belliydi . Sivasspor hazırlık maçlarında bir araba gol yedi. Ayrıca gol de atamadı doğru düzgün. Yani olacaklar az-çok belliydi. Anderlecht maçından bu yana galip gelemediler. Bir de Bülent Uygun adlı şahsiyete değinmek isterim. Bu kadar antipatik açıklamalar , garip tavırlar sonucu siz bu takımı bu noktaya getirdiniz Bülent Uygun , Galatasaray , Beşiktaş ve Fenerbahçe'nin ikili gruplar halinde kötü geçirdikleri sezonlarda elbette Anadolu'dan onlarında yerine birileri ligde ilk 4'e girecekti. Siz bunu başardınız ama bu gidişat başarıların gelipi geçici olduğu , futbolda en önemli şeyin geçmişle yaşamamak olduğunu gösteriyor sanırım.

Gelelim Beşiktaş'a...Sezona Gökhan Zan , Zapo , Cisse gibi takımın omurgasında görevli üç as isminin ayrılması ile başlayan Beşiktaş açıkçası bu isimlerin yerlerini pek iyi dolduramamış gibi , Fink'in kariyeri hiç Şampiyonlar Ligi takımları barındırmıyor , ancak Cisse'de bu kupanın finalinden bir madalya bulunmakta ve oynadığı takımlarda bu atmosferi çokça yaşamış bir isim , üstelik geçen sezonun ikinci yarısında Ernst ile yakaladığı uyum da cabası. Öte yandan Zan ve Zapo'nun yokluğuna İbrahim Toraman'ın sakatlığı da eklenince savunma iyice ilginç bir hal aldı , Ertuğrul Sağlam sonraıs unutulan Serdar Kurtuluş takas malzemesi olarak Gaziantepsor'a gönderildi , halbuki izlediğim yetenekli isimlerden biriydi Serdar Kurtuluş , umuyorum ki milli takıma geri dönecek.Yerlerine alınan Matteo Ferrari Roma , Inter , Genoa gibi takımların formasını giymiş , İtalyan milli takımında dahi oynamış önemli bir isim , zaman gerekli ona. İsmail Köybaşı ve Rıdvan Şimşek hücuma yönelik çok iyi bekler olarak gözüktüler , kendilerini geliştirdiklerinde milli takıma iyi iki kanat oyuncusu katacaklar. Ancak dikkat çeken en önemli nokta hala İbrahim Üzülmez'e sol kanatta şans veriliyor olması , sezon başından beri oynayan İsmail'in neden Manchester maçında kesildiğini anlamak imkansız. Genç bir oyuncuyu psikolojik olarak çökertme arzusu mu? Vee 10,5 numaramız , Mustafa Denizli sağolsun yeni bir deyim kazandırdı bize , 8 milyon avroluk Tabata'ya takımda yer açmak uğruna yapılan , işleyen kadronun bozulması taktiği şu ana kadar üç maçta sıfır puan çekti ve bu aşı tutmadığından Tabata yerini Fink'e bıraktı. Manchester maçında da gördük ki Tabata Şampiyonlar Ligi adamı değil. Hele ki Beşiktaş'ın 8 milyon avro verip alacağı adam hiç değil ? 10,5 numara , hani hem koşan , hem teknik oyuncu hiç hiç hiç değil. Halı sahada çağırırız gelir oynar. Yusuf Tabata'dan en az bir gömlek daha üstün bir futbolcudur. İşin ilginç yanı , Nobre , Holosko , Nihat , Bobo'lu forvet hattı şu ana kadar Beşiktaş'ın en az işleyen kısımlarından biri , Bobo'nun aklının transferde , Nihat'ın ayaklarının da sakatlığından kaldığı kesin...

Garip transfer politikası ile Beşiktaş ve Sivasspor şu ana kadar ligin kaybedeni olmaya mahkum gibiler...

Son olarak Fenerbahçe taraftarının neden Edirne'nin batısında başarı beklememesi gerektiğini söyleyeceğim , Daum birçok takım çalıştırdı ve siz hiç duydunuz mu onlarla avrupa kupalarında başarılşarını ? Fenerbahçe ligde çok iyi giderken kendinden alt seviyedeki takımlara Daum'la elenmedi mi?(Zaragoza) Daum Türk halkını çok iyi çözdü , çok iyi biliyor ki Süper Lig'de aldığı bir mağlubiyet , Avrupa Ligi'nde aldığı bir malubiyetten daha çok konuşulacak . O yüzden başkanın üç yıl şampiyonluk sözünü yerine getirebilecek en uygun seçim zaten....

Hoşçakalın...

8.9.09

listed #7 'edebi yüklü maiden şarkıları'


öncelikle listed 7 hakkında genel bir bilgi verelim.listed 7,hemen her yerde gördüğünüz ilk 5,top 10 gibi sıralama amaçlı listelerin blog içeriğine adapte edilmiş halidir.kısaca ilk yedi.

listed #7 hakkında bilgimizi verdikten sonra da ara sıra,kafama estikçe her konudan yazabileceğimi şimdiden belirteyim.

* * *
dünyada metal diyince herkesin aklına(metal dinlemeseler bile) gelen ilk isimlerdendir,yeni ingiliz metali dalgası(nwobm) öncüsü iron maiden.şimdiye kadar milyonlarca kişiye çalıp,yüzlerce tur verip,yüz milyona yakın albüm satan bir gruptan bahsediyoruz.
benim iron maiden'ı sevmemin başlıca nedenlerinden birisi grup üyelerinin hayata entellektüel bakış açısı ve sanatın her dalıyla hatta sporla bile haşır neşir olmaları.bu yazımda ise iron maiden üyelerinin çeşitli edebi başyapıtlardan esinlenip yazdıkları parçaları kendi zevkime göre sıralayacağım.

#7-lord of the flies
x factor'de yer alan parça steve harris ve jannick gers bestesi.şarkıda aynı isimli william golding'in romanından etkilenerek yazılmış.83 yılında nobel alan bu eser,bir adada mahsur kalmış çocukları konu alır ve kullandığı metaforlarla tek konu üzerinden dünya üzerindeki başlıca tüm sorunlara değinilmiştir.müzikal olarak da tipik bir 'x factor' şarkısıdır.

#6-stranger in a strange land
somewhere in time'ın en sağlam parçalarından biri olarak gördüğüm siasl de adrian smith'e ait.
adrian smith parçayı yazarken aynı isimli bir robert heinlein eserinden etkilenmiş.şarkıdaki gibi yabancılık hissi de romanda zamanında marslılar tarafından kaçırılıp tekrar dünyaya yollanan valentine micheal smith karakterine ithafen yazılmış.

#5-moonchild
ingiliz okültist aleister crowley romanı olan moonchild'dan etkilenerek yapılmıştır bu parça da.okültizmde yer alan kara büyü,simya,sihir gibi olayların roman vasıtasıyla parçaya yansıtılması da 'iron maiden üyeleri satanist mi?' tartışmalarını ayyuka çıkarmıştır.seventh albümündeki favorilerimdendir.

#4-revelations
'romandan başka edebi eser yok mu?' gibisinden bir şey duydum sanki.değişken temposu ve müthiş melodik yapısıyla iron maiden'ın en 'underrated' parçası olarak gördüğüm bu şaheser;gilbert chesterton gibi 20.yy'ın iz bırakan bir edebiaytçısının yazdığı bir hymn(ilahi)'dan alıntı ve ilk kıta tamamen bu ilahiyle aynı.

#3-murders in the rue morgue
edgar allan poe nasıl amerikan edebiyatının başına gelmiş en iyi şeylerdense,bu parça da adeta killersın incisidir benim gözümde,harris'in müthiş bassline'ı,müthiş senkronize sololar,harika bir intro ve paul'un meşhur 'serseri' vokalleri.harris şarkıyı yazarken şarkıyla aynı isimli a.e. poe'nun polisiye kısa öyküsünden etkilenmiş.iyi de etmiş.

#2-to tame a land
piece of mind'ın kapanış şarkısı olan to tame a land'in piyasaya çıkış süreci biraz daha sıkıntılı olmuş diğer eserlere nazaran.frank herbert'in 'dune' adlı bilimkurgu romanından esinleninerek yazılan şarkı için steve harris herbetten şarkının ismini 'dune' olarak koyma izni istemiş.ünlü yazar da rock gruplarını sevemediği için buna müsaade etmemiş.herbert'in yasal olarak tehditine rağmen parçanın ismi değişerek 'to tame a land' olmuş ve doğu ezgileri ilk kez bir maiden parçasında bu kadar güzel işlenmiş.

#1-rime of the ancient mariner
işte birincim;powerslave'in ve iron maiden'ın 14 dakikaya yakın süresiyle en uzun şarkısı olan bu şaheser samuel taylor'ın destansı şiirinin beste yapılarak söylenmiş halidir.şiire gelecek olursak ingiliz edebiyatının en uzun şiiri olan rime o.t.a.m. denizcilerin hikayesini ürpertici bir şekilde anlatarak,natüralist ve hümanist mesajlarla adeta sizi bir edebi şölenden geçiriyor.şarkı versiyonunda ise bruce'un ne kadar usta bir ses olduğunu şarkının gidişatına göre verdiği harika atmosferden anlıyoruz.şarkı 13dk 39 sn olmasına rağmen parçadaki akıcılık ve progresif hava vaktin nasıl geçtiğini unutturuyor.kendi dyimimle film gibi şarkı olan bu yapıt anlatmakla bitmez sadece dinlenir ve müthiş orkestrasyon eşliğinde okyanuslar,dev dalgalar,albatroslar akla gelir.

Adanademirspor - Livorno Yaşasın Halkların Kardeşliği


Livorno küçük bir liman kentidir İtalya'nın , Liverpool gibi liman işçileri yaşar orada da. Ama Livorno'nun başka bir özelliği daha vardır. 1915'te kurulan ve Dünya'nın belki de siyasi ideolojisi sebebiyle en çok bilinen takımlarından biri AS Livorno. Tribünlerinden orak-çekiçlerin , Che posterlerinin eksik olmadığı Livorno'da futbol sadece fuboldur.

Bir de Livorno'nun halk kahramanları vardır , futbolu birkaç yıl önce bırakan Igor Protti ve halen kulübün formasını giymekte olan Cristiano Lucarelli gibi. Hatta öyledir ki Lucarelli 99 yılında kurulan taraftar grubuna saygı çerçevesinde 99 numaralı formayı giymektedir ve son yıllarda oynadığı kulüplerde (Shaktar Donetsk ve Parma) Livorno'daki başarılarını yakalayamamış , kendi resmi sitesinde o kulüplerde oynarken Livorno formalı resimleri bulunmuş , Shaktar ve Parma formalı resimleri sadece imza törenlerinde çekinilenlerle sınırlı kalmıştır.

Tribünlerinden Çav Bella ve Venceremosların eskik olmadığı , orak-çekiçlerin ve Che posterlinin asıldığı yegane Türk takımı ise Adanademirspor'dur.Orada da futbol sadece futboldur.Endüstriyel emperyalist futbola inat bu kulüpler futbola sadece futbol gözüyle bakarlar , belki büyüyemezler , gelişemezler ama onurlu mücadeleleri onları yüceltir. İşte bu onurlu mücadele geçtiğimiz günlerde Adana'da verildi. Aynı dili , futbolun dilini , konuşan iki takım , tam anlamıyla bir dostluk maçında karşı karşıya geldi. Belki hiçbiri maçı kazanamadı ama "dostluk" kazandı. Dünya üzerinde Fransa'da Marseille , Almanya'da St. Pauli , İtalya'da Livorno , Ternana , Atalanta , İspanya'da Sevilla ve Türkiye'de Adanademirspor gibi kulüpler bu bayrağı , futbolun sadece futbol olduğu , ayrı bir bayrağı taşımaya devam edecekler , teşekkürler Livorno ve Adanademirspor....

Estonya Maçı ve Litvanya Zaferi



Kalede Volkan , savunmada Gökhan Gönül , Zan , Servet , Hakan Balta , orta sahada Emre , Hamit , Kazım , Arda , forvet de ise Tuncay ve Sercan on biri ile başlamıştık mücadeleye. Maçın başındaki stres oyuncularımızın yüzünden okunuyordu. Rakip geçen maçta müthiş direnç gösteren , inanılmaz özverili bir biçimde savunma yapan Estonya idi.Maça Saçma sapan başladık , zaten savunmamızın ortası serseri mayın gibi iki adamdan oluşmakta , Gökhan Zan ve Servet bazen kendilerinin bile çözemediği işler yapıyor. Zan'ın saçma pasları , Servet'in hala hava toplarında anlamsız zamanlama hataları , topla gereksiz yere oynamaları ve tabi ki savunmada ki hataları. Çözemiyorum neden İbrahim Toraman bu milli takıma alınmıyor? Hadi Önder Turacı'nın pasaport sorunları vardı ama İbrahim Toraman'ın ne suçu var? İlk golü yeme biçimimizde kendini halı sahada zanneden Arda Turan yüzünden oldu kanımca , topu bir türlü ayağından çıkarmadı , çalımlar çalımlar çalımlar...Tamam çalım at ama üç kişinin arasında kendi yarı alanında girmene lüzum yok , yeteneğini herkes biliyor zaten , Estonya'dan 11 kişiyi çalımlasan ne fayda? Derken Hamit'e attığı "hadi bakalım ben içine ettim sen ne yapabileceksin?" tarzındaki pas , o da top taca gitmesin diye müdahele etti gelişi güzel , sonrasında kaptırılan top ve adamını kaçıran milli takım defansının yediği gol. Daha Arda'ya çok sözüm var ama şimdi değil geleceğiz. Gol sonrası milli takım biraz telaşlansa da , Hamit , Emre ve Arda'nın pas organizasyonları keyif vericiydi , sonrasında zaten o güzel pas organizasyonları da golü getirdi. İkinci golde de Arda'nın çabalarıyla geldi , Sercan zaten o golü atamasa sahada işi ne ? Saçma bir ikinci gol yedik ama o ikinci gol sonrası Arda'nın Dünyayı Kurtaran Adam tavırları ne ? Topu ayağına alıp her seferinde çalımlar atmak ? Sadece kendini yoruyor çoğu zaman , bencilleşiyor , garipleşiyor futbolu ... Yoruldukça yoruluyor ve faydasızlaşıyor... Uğraşmaması lazım bu tip şeylerle , Rijkaard'ın röportajında vardı geçenlerde , sizin milli takımda herşeyden biraz var diyor , tutkulu oyuncularınız var ama bu size bazen zarar veriyor , herkes kahramanlık peşine koşuyor diyor.Gerçekten de öyle , Hamit de çalımlar atıyor ama sonunda pasını vermesini biliyor , Arda oyununun bu kısmını gerçekten geliştirmeli. Üçüncü gol ise tamamen kaleci hatasından geliyor. Arda da fena yükselmemiş topa ama kalecinin boşa çıkışı adeta asist oluyor Arda'ya...Dördüncü gol ise Tuncay'ın Premier League'den kendine birşeyler kattığını gösteriyodu.Maçın geri kalanı milli takımın topu ayağında tutamaması ve saçma sapan pas hatalarıyla geçti. Emre Belözoğlu ise sakinliğiyle dikkat çekti , Manisaspor maçında çıldıran Emre'nin İtalyan mafya babası halleri gerçekten çok eğlenceli oluyor , Fatih Terim'le çok ortak noktaları var. Ceyhun'u beğendiğimi söyleyeyim , Hüseyin Cimşir'in bir gömlek üstünü. Sercan da fena oyuncu değil ama milli takım ortamına ısınması lazım. Kazım'ın derhal istikrar sorununu çözmesi lazım , bir gün çok iyi bir gün vasatın altı oynuyor , hergün vasat oynasa daha faydalı olacak. Gelelim Fatih Terim takıntılarına , artık Sabri , Gökhan Zan gibi oyuncular milli takımda yer almamalılar. Hatta mümkünse Servet bile . İbrahim Toraman ve Önder Turacı oluşturmalı bu takımın defansının göbeğini. Sol ve sağ beklerimiz iyi oyuncular. Yıllar içerisinde BJK'nın iki genç bekinin bu mevkilere , özellikle sol bek mevkiine geçeceğini düşünüyorum. Hakan Balta zaten gönlümün Roberto Carlos'u , Fatih Terim'i İbrahim Üzülmez takıntısından kurtardı ya , helal olsun.Orta sahada da sıkıntı pek yok gibi. İşin savunma tarafı dışında . Aurelio'ya alışan milli takım onu özlüyor gerçekten , ortada Hamit ve Emre çok yetenekliler ama ikisi de Aurelio gibi bir adamla oynarsa daha verimli olabilecek adamlar. Forvet içinse Tuncay ve Semih sorunları çözer diyorum. Bosna maçı Estonya maçından farklı olacak haliyle. Belki daha ciddi olacak milli takım ama Fatih Terim'in artık anlamsız oyuncu seçimlerinden vazgeçmesi lazım.Bosna karşısında güvendiğim tek şey milli takımın yumurta kapıya dayanınca muhteşem oynaması ve istediği sonuçları alması. Norveç'i , Ukrayna'yı böyle yendik geçmişte ....



Gelelim dün akşam harika oynayan Basketbol milli takımımıza. Orta mesafesi olan bir PF aranıyor gerçekten , Kaya Peker , Mirsad , Ermal gibi bir isim olsa keşke kadroda olsa. Litvanya'nın eksikleri de vardı , Jasikevicius'un olmaması gibi. Zaten maç boyunca iyi bir oyun kurucuyu aradı gözleri. Milli takımımızın üstün savunma gayreti , Litvanya'nın oyun kurma zaafiyetiyle birleşince galibiyet kaçınılmaz oldu ama geçmişte sorumluluktan kaçıyor dediğimiz yıldızlarımız artık sazı eline alıyorlar. Hidayet ve Ersan gerçekten yıldızlıklarının hakkını veriyor. Keşke Mehmet Okur da olsa , NBA'de All-Star olmuş bir oyuncumuzu kullanamıyoruz Tanjevic'in oyun sistemi nedeniyle.20 küsür yıldır Utah Jazz'i çalıştıran ve Greg Ostertag gibi sadece kalıbıyla NBA'de kalabilen pivotlarla oynayan Jerry Sloan gibi Mehmet Okur için setler hazırladı onun sıra dışı şut yeteneğini kullanma yoluna gitti ama Tanjevic hala bunu görememekte.Umarım mili takım bu formunu özellikle ikinci turda da sergiler ve bu sefer istediğimiz başarılar gelir.Çok beğendiğim iki guard Engin Atsür ve Ömer Onan'ın da sakatlık ve hastalıkları varmış , geçmiş olsun bu iki iyi oyuncumuza da , en kısa zamanda parkelerdeki yerlerini almaları dileğiyle.

6.9.09

mutlu sonla biten garip bir korku filmi

dünkü postumda kendi çapımda bir maç öncesi analizi yapmıştım.itiraf edeyim estonya'nın gol atacağını tahmin etmemiştim,ayrıca kazım da bekleneni veremedi.
'e canım,sürpriz olmazsa futbol da olmazdı yahu.' gibisinden bir cevapla kıvırarak ama 'sinan engin yanılmışlığını' ta içimde hissederek maçın akılda kalan kısımlarına geçelim.
volkan'ın vasat altı performansı,gökhan gönül'ün dikkatsizliği,servet-zan dağınıklığı ve hakan balta nötrlüğü 'fatalityleriyle' yediğimiz iki gol,galibiyete rağmen 'ne oluyoruz' triplerine girmek için geçerli bir sebep.hamit ve emre'nin ortasaha organizasyonları güzeldi.tuncay ve sercan büyük özveriyle oynadı.arda ise rakip defansın çoluğu çocuğu,manitası izliyordur merhametinde bulunmadan estonya'yı madara etti ve benim gibi yeteneklerini savunan insanların güvenini tam anlamda kazanmış oldu.emre için de büyük ihtimalle fatih hoca motivasyon ustalığını kullanmış olabilir.aklımdan şöyle bir tavsiye de geçmiyor değil;'emrecim,hırçınlığı tamamen bırak demiyorum,hobi olarak yine yap.'.
yine de,bana başlık için bu saatte böyle bir tamlamayı kurdurmuş milli takım ekibine selam ediyorum.
diğer bir postumda da kritik arjantin-brezilya müsabakası hakkında ufak bilgiler(anlayana tüyolar) vermiştim.ikinci yarısını izleyemediğim maçta,arjantin de brezilya'ya evinde 3-1 yenildi.bu sonuç ortalığı karıştıracak gibi görünüyor.maradona'nın istifası,kadroda revizyon niteliğinde oyuncu değişiklikleri muhtemel.dünya basını daha çok üstüne gidecek maradona'nın;arjantin lig karmasına benzeyen ekibiyle.

5.9.09

mourinho'nun mottosu;'sanane lan!'


birkaç post önce
kulaklarını çınlatmıştım muhteremin.milli takım için verilen arada 'anti-milli takım' temasının dışında açıklama veren başka bir menejere rastladıysanız haber verin.mourinho'nun koyduğu son posta italya milli takımı kaptanı cannavaro'ya.sebep de şu;
biliyorsunuz davide santon inter altyapısından yetişme bir oyuncu,geçen sene maxwell'i genç yaşına ve tecrübesizliğine rağmen takımdan kesmiş,kendi kendime 'hem sağ ayaklı,hem solbek,üstelik zeki çevik ve ahlaklı;yeni zambrotta mı geliyor?' tarzı bir soru sordurmuştu.maxwell'in de barça yolculuğuyla solbekte stoperden devşirme chivuyla kalan 18 yaşındaki oyuncuya milli takım kampında kaptan dünya kupasında yer alması gerekiyorsa,inter yerine başka bir takıma gitmesini önermiş.medyaya da klübede kalırsa afrika'da olmasının zor olacığını söylemiş.mourinho'nun cevabını tahmin etmişsinizdir.yine de üstadın lafını paylaşmamak ayıp olur.arada hızını alamayıp juve'ye de geçirmesi takdire şayan tabi.

"cannavaro hala bir futbolcu ama sanki bir antrenör,yönetici ya da takım başkanı gibi konuşuyor."
"böyle açıklamalar yaparak yanlış yapıyor ve juve'de chielliniyle beraber oynadığını göz önünde bulundurmayı unutuyor.o zaman legrottalie de ocakta takımını değiştirsin dünya kupasında olmak istiyorsa."
"hatta giovinco sakatlanmadan önce çok az oynayabildi,o da klüpteki geleceğini değerlendirsin."

ne maç ama!



arjantin dünya kupası elemelerinin en kritik maçında brezilya'yı konuk edecek.dunga'nın konfederasyon kupası sahibi takımı lider ve rahat ama geldiğinden beri eleştirilen maradona'nın oyuncuları müthiş bir baskı altında.çünkü takım 4. sırada ve altında bulunan ekvatordan sadece 2 puan önde.kısacası bu kadar baskı altında da,karşıda ezeli rakip olunca kazanmalarından başka çareleri yok.uruguay'ın da peruyla oynayacağını unutmayalım.
arjantin açısından bakarsak olaya;maradona açıkladığı kadroyla herkesi şaşırttı diyebiliriz.çünkü kadroda yer almayan oyuncular şöyle;gonzalo higuain,cambiasso,riquelme,lucho,zarate gibi birçok yıldız.diğer bir kötü haber de savunmanın göbeğinde burdisso ve milito'nun sakat olması.brezilya ise sorunsuz görünüyor şu an.beklenen onbirler de şu şekilde;
arjantin'in iki stoperi de milli maç tecrübesinden yoksun.orta sahada masche'nin yanında LC'yi kazanan takımdaki performansıyla göz dolduran veron var.rusya maçında performansıyla umut veren datolo da maradona'nın açıkladığı onbirde yer alıyor.ancak orta sahayı üçleyip,agüeronun da messi'nin önünde oynayacağı yabancı basında konuşuluyor.
şu an avrupanın benim gözümde en iyi 3 sağbekinin ikisini elinde bulunduran brezilya(üçüncü s.ramostur.)dani alves'e sol bek olarak şans verebilir(serbest oynayan bir messi'yi andre santos'tan daha iyi savunacaktır.).orta sahada kaka'yı besleyecek silva,lucas,melo üçlüsü hücum gücünün yanısıra veronlu bir ortasahayı çökertecek dirence de fazlasıyla sahip.adriano mu fabiano mu robinho'nun partneri olacak göreceğiz.
arjantinin artıları;seyircisi ve messi.messi'nin tüm brezilya takım oyununu bozmaması olmayacak şey değil.tabi buradaki messi,barça'nın müthiş takım oyununun yıldızı messi değil,dünya kupası şansı tehlikeye giren sorunlu bir efsanenin tek umudu leo messi.
arjantin'in eksileri de şöyle;stoperler tecrübesiz,bekler brezilya'ya göre ağır kalabilir,oyunun kaderini çözeceğini düşündüğüm orta saha da maçın temposunu kaldıracağı tartışılan veron'a emanet.tevez ve agüero lucio ve juan'ın kontrolünde sahadan silinebilir.
kanımca brezilya'nın eksisi arjantinli taraftarlar ve messi olacaktır.

kısacası taktiği şunu bunu bırakıp keyifle izlenecek bir maçtır.

türkiye-estonya


grup maçlarındaki peşpeşe gelen puan kayıplarıyla;'olur böyle şeyler.',telafi edeceğiz.','şansımız bitmedi.' dendi.ihtimallerin,hesapların futbolun önüne geçtiği bir ortamda,estonyayla ölüm-kalım mücadelesinde buluşacağız.estonyanın bir iddiası yok,bizde de alınacak bir puan bile '2012 için önümüze bakmak' demek.
gelelim takımın durumuna;

savunmada gökhan gönül fenerbahçedeki formunu gösterirse sıkıştığımız anlarda ilaç gibi gelecektir.beklenen 11deki diğer üç isim de galatasaray'ın sabri hariç defans hattı,defansı ileride kuracağımız bir maçta bu üçlünün uyumu hayati önem taşıyacak.
sağ açıkta kazım'ı her ne kadar 'overrated' olarak kabul etsem de,bu maçta onun iş yapacağını öngörüyorum.çünkü estonya iyi kapanıyor ve kaleyi görebilmemiz için sabırlı,soğuk kanlı bir oyuncuya ihtiyacımız var.ortada hamit ve emre oynayacak,her ne kadar emre'nin oynamasını istemesem de manevi evlat kontenjanından onbirde olacağı kaçınılmaz.arda için form durumuna bakarsak söyleyecek tek şey var 'karşı sağbeke yazık olacak'.
kazanmamız gerekiyordu değil mi?işte bu biraz kafamı karıştırıyor şu an,transfer nedeniyle baskı altında kalan kafaları karışan iki forvetle sahaya çıkmamız bekleniyor,ne olursa olsun sercan'a güvenmek zorundayız.bana sorarsanız yeni başlayan kariyerinin en kritik maçı,atarsa kahraman,atamazsa 'zaten çok abarttılar' olacak.
önemli bir detay da yedek kulübesi.şimdiden söyleyeyim emre'nin 60. dk civarında sakatlanıp yerine nuri'nin girmesi,şayet kazım saçmalarsa,sağ açığa tuncay'ın çekilip ileriye bir forvet daha alınması,rahat bir skorla alırsak maçı 85'te arda'nın alkışlanmak için kenara çağırılması muhtemel.
kısacası kolay bir maç olmayacak,estonyanın benimsediği ekolün daha kaliteli oyuncularla kurulmuş hali olan ukrayna maçında kapanan takımlara karşı eski hataları yapmayacağımız sinyali umut verici.takımdaki oyuncuların lige sağlam bir başlangıç yaptıkları da ortada,yalnız 60. dakikaya kadar gol atmamız şart.aksi halde,korkarım baskı ve karamsarlık dolu bir 30 dakika+2012'ye kadar sürecek uzatmalara acımasızca yaklaşabiliriz.


4.9.09

her şey için teşekkürler


juventus'ta 2000 yılından beri oynayan ve kariyerinde müthiş başarılar yakalayan david trezeguet sezon sonu bitecek sözleşmesini yenilemeyeciğini duyurmuş.10 yıllık torino macerasını sonlandırmaya karar vermiş.'arjantin'e mi giderim,fransa'ya mı daha karar vermedim ama torino'da olmayacağım.'
evet,trezeguet paraya da başarıya da doymuş bir futbolcu,32 yaşına da gelmiş,yeni bi macera yaşamak istiyor olabilir.peki bu teşekkür neden diye sorabilirsiniz.
türkiye'de doğmuş coğu birey ilk başlarda 3 büyüklerden birini(genelde)tutmaya başlar,daha sonra da mahalle maçlarında kendi kendine spikerlik yaparken idolünü seçmek zorunda kalır.bunun için de avrupadaki futbola da göz ucuyla bakar,bir beşiktaşlı olarak mahalle maçlarında kendimi 'hiiaacciii' ya da 'cey cey okoaaça' olarak anons etme şansım yoktu.zira tuttuğum takımda 'sellami,del solar,rahim,fazlı' gibi karizma yoksunu oyuncular vardı o dönem.derken rastgele açılmış bir programda del piero'nun köşeye bıraktığı frikiği gördüm.işte bu dedim,takım müthişti,üstelik siyah-beyazdı.birden kendimi o takımın taraftarı gibi hissetmiştim,insanüstü golleri ve karakteriyle del piero,daha sonra madrid'e gittiğine üzüldüğüm zidane,gözlüğüyle fark yaratan ve amiyane tabiriyle 'köppek gibi koşan' edgar davids,zidane'ın yerine gelip hırsına ve tekniğine hasta olduğum nedved,bir sağdan bir soldan rakip beklerin ve açıkların korkulu rüyası zambrotta,defansta bir kaya gibi sapasağlam lilian thuram,takımın psikopatı montero ve bitiriciliğiyle trezeguet...
juventus benim rüya takımımdı ve takımımım golcüsü de teşekkürü fazlasıyla hakediyor.attığın 130'u aşkın gol için teşekkürler trezeguet,şl finalindeki kritik penaltıyı kaçırsan bile...

kakuta=130bin €;hilario=paha biçilemez


tam da 'nerede o eski sol açıklar' diye konuya girip işi 'işte aranan kan' diye gael kakuta'ya bağlayacaktım ki,chelsea'ye bu transferin çok daha pahalıya patladığını duydum.lens'ten alınan oyuncuyla,hala lens'in yasal haklarını bulundurmasına rağmen sözleşme imzalayınca chelsea de 2011'e kadar transfer yapmama cezası almış,kakuta'ya da 4 ay sahalardan uzak kalma ve 780 bin €'da para cezası kesilmiş(lens'e de 130bin€ yetiştirme bedeli).
tabi bu olayın her yerde duyduğunuz haber boyutu.kakuta'ya gelecek olursak,böyle bir olayın bile yeteneğini gölgelememesi gerekiyor,2 yıldır chelsea altyapısında ve geçen yıl genç takımda yılın oyuncusu seçilmiş,fransa u17'nin en önemli oyuncusu,çeşitli video paylaşım sitelerinden izlerseniz(sinan engin bile böyle transfer yapıyor canım),bileklerini zidane'a,hızını ribery'ye,raket gibi kullandığı sol ayağı için rivaldo'ya benzetmeniz çok normal.fizik gücü kazandığında ise 'uzay futbolu' çağına geçtik diyebilirim.
chelsea tarafından bakarsak olaya bir umut ışığı var gibi görünüyor,itiraz hakları var ama otoriteler chelsea'nin romayla aynı yanıtı alacağını söylüyor.hatırlarsanız roma da auxerre'den mexes transferi konusunda benzer bir duruma düşmüş bir sene tra nsfer yasağı almıştı.
olayın ironik kısmına değinmemek daha ironik olur kanısındayım.abramoviçle transferde har vurup harman savuran,beğenmediği oyuncuyu mali eksileri düşünmeden yollayan,takım iyiyken canı sıkılıp shevchenkoyu alan(hem chelsea'yi hem de sheva'yı batıran) koca chelsea 2011'e kadar oyuncu alamayacak.hafiften 30 yaş bunalımına girmek üzere olan takım iskeletinde derinden bir revizyon gerekirken böyle bir sınırlama gelmesi cidden çok ilginç bir durum.tabi drogba,terry ve lampardla sözleşme uzatıldı,joe cole bekleniyor,ama asıl eğlenceli durum anelka'nın ellerini ovuşturmaya başlaması,2010da sözleşmesi bitecek,kendisi de aşırı profosyonel olduğu için tahminimce uçuk bir maaş isteyecek,büyük ihtimalle kabul edilecek şartlar ama kabul edilmezse de bedelsiz olarak önceden anlaştığı bir takıma girecek.

kısacası son yılların transfer çılgını maviler'in durumu o kadar garip ki;dünyaları teklif edin hilario'yu bile vermezler.

1.9.09

Nedir Bu Ankara'nın Sorunu?



Aslında yazmak istemezdim böyle bir yazıyı ama malesef yazmak zorundayım. Zamanında Bursaspor'un ikinci takımı Birinci Lig'e kadar yükselmiş ancak şike gibi söylentiler olmasın diye ligden çekilmişler.Bundan seneler sonra Gençlerbirliği Oftaşspor isimli bir kulüp Süper Lig'e yükseldi.Adı gibi süper(!) olan ligimize renk katacaktı bu takım.Ama basbaya biliniyordu bu takımın Gençlerbirliği takımının ikinci takımı olduğu.Hatta Oftaşspor'un oyuncuları transfer görüşmeleri ile ilgili İlhan Cavcav ne derse o gibi açıklamalar yapıyordu.Gençlerbirliği'nde bonservisi olan Brezilyalı isimler , genç isimler bu takıma veriliyor , Oftaşspor'un kadrosu böyle kuruluyordu.Daha sonra takımın ismi değiştirilip Hacettepe oldu.Sonunda bu takım ligden düştü.Bu sezon başında Gençlerbirliği'nin yaptığı transferlere bir bakalım :
Ivan Radelcic (Energie Cottbus)
Sinan Ayrancı (Brommapojkarna)
Serdar Kulbilge (Kocaelispor)
Timur Kosovalı (Antalyaspor)
Orhan Şam (Hacettepe)
Murat Kalkan (Hacettepe)
Da Silva Tozo (Hacettepe)
Sandro Mendonca (Hacettepe)
Ulaş Güler (Hacettepe)
Patiyo Tambwe (Hacettepe)
Aykut Demir (Nac Breda)
Sezai Zehiroğlu (Hoffenheim)

Bari bu kadar belli etmeyin yahu.

Bu sezon başında ise ilginç gelişmeler vardı , Ankaragücü'nün 100. yılını kutlayacak olması sebebiyle Ankaraspor ile birleşmesi görüşüldü.Olmadı tabi ki.Daha sonra da karşılıklı destek anlaşması imzalandı.Bu anlaşma karşılığında Ankara'nın sahibi olduğunu zanneden ve Ankaraspor'u kendi keyiflerince yöneten Gökçekler Ankaragücü'ne de el attı.Ankaraspor'un en önemli isimleri Mehmet Çakır , Ediz Bahtiyaroğlu , Hürriyet Güçer , Muhammet Hanefi Yoldaş ve Fredrik Risp Ankaragücü'ne imza attı.Bonservis bedelleri ne acaba?Ayıp , gerçekten çok ayıp , hatta utanç verici bir rezalet.Diyarbakırspor , Bursaspor , Manisaspor gibi takımlar 3 kuruşun hesabını yaparken , bu takımların böyle dilediğince transferler yapması ne kadar doğru ? Ne kadar etik ? Şahsen TFF'nin yetersiz olduğunu düşünüyorum ama artık yetersiz değil gereksiz olduğunu düşünüyorum , ben tek başıma daha rahat yönetebilirim futbolu. Zaten Ankaraspor yıllardır 3 büyükler kadar para harcıyor.Lige çıktıkları ilk yıl Vederson , Tita , Jaba gibi isimleri nasıl aldıkları da lütfen araştırılsın.Yazık , diğer takımların emeklerine yazık.Koskoca 100 yıllık Ankaragücü , Gençlerbirliği bunlardan medet umacaksa düşsünler daha iyi...

anti-futbol fletcher?



çok konuştuk yazdık,çizdik,eleştirdik ama asıl olayımız başladı;ligler!uzun süredir yaz(a)mayaşımın hamlığını hafif bir haber turuyla atıyım diyorum.
ingiltere menejerlerin kendi şovlarını yapmaları açısından izlemeye değer bir futbol ülkesi.her ne kadar mourinho gidince biraz kan kaybettiklerini düşünsem de,arsene wegner'in son açıklaması çölde bir vaha gibiydi desem yanlış olmaz(ve inşallah çölde vaha geyiği bayatladı denmez).
olayı açarsak,arsenalin evinde manu'ya 1-2 yenildiği maçtaki sertliğinden dolayı ferguson ve fletcher arsene wegner tarafından futbol karşıtı olarak çağırılıyor.
valla,psikolojik yaklaşınca içinizden 'adama da yazık sakatlıklarla boğuşuyor.' gibi tepkiler verebileceğinizi tahmin etmekteyim.mantık olarak;ferguson'ın 'ronaldosuz da kralız biz!' 'onu ben yoktan var ettim,elinden tuttum.' tarzı eski türk filmlerindeki assolisti arap cemalin pavyonunda şarkı söylemeye başlamış,mağdur ama bir o kadar da mağrur gazinocular kralı duruşunun bir diyeti,burnley'i de unutturmak gerekiyor derken böyle bir kart çekti sir.ama ne yalan söyleyeyim,bizde de wegner kadar delikanlı bir teknik adam çıksa ya,dese futbol düşmanlarıyla aynı sahada oynamak istemiyoruz,kurtulur muyduk şimdi ligin gediklisi ismail güldürenlerden,kasap kiritalardan?kazık yerden sordum farkındayım zira ben de bir cevap bulabilmiş değilim maalesef.
bu yıl iddialı bir kadro kuran juve de transferin şu son demlerinde lyon'dan grosso'yu 2 m€'ya renklerine bağlamış.31 yaşındaki italyan sol bek için klüp yöneticisi j.c. blanc da transferi 'rekabeti ve kaliteyi arttıracak' şeklinde değerlendirmiş.benim görüşüm de grosso'nun juve'de faydalı olacağı chiellini ile birlikte o bölgede sorun çıkarmayacağıdır.lyon için ise cisshoko'nun solbekte tartışmasız tek isim olması,lyon tarzı bir kulüp için güzel bir gelişmedir.
eski bir postumda da belirtmiştim barcelona'nın shaktar'ın 22'lik defans oyuncusu chygrynskiy'nin peşinde olduğunu,bu transfer de 25 m€'ya kapanmış.tabi luce'nin gözdelerinden olan ukraynalı milito,puyol,pique,marquez arasında nasıl forma şansı bulacak,ya da keirrison gibi pişmesi mi beklenecek merakla beklemekteyiz.bu arada,gudjohnsen de büyük takımların yedek forvet fetişisti monacoyla anlaşmış.pep hücumda gençlere çok mu güveniyor ne?




27.8.09

Şampiyonlar Ligi Grupları


Kuralar çekildi . Eh bize de ne düşer , geyik muhabbeti...


A Grubu


Bayern München , Juventus , Bordeaux , Maccabi Haifa


Grubun ikinci torba takımı Juventus ligden düşüp de iki yıl Avrupa Kupaları'ndan uzak kaldığı için bu torbada. Yani aslında bu torbada iki adet birinci torba takımı var . Fakat benim futbol anlayışımla Bayern'in ikinci torbada olması gerekir. O zaman işler normale döndü. Juventus bana göre liderlik için en büyük favori. Neden derseniz iyi bir kadro var ellerinde , Cannavaro ve Diego gibi iki önemli isimle güçlendiler. Bayern ise sakatlıklar ve Ribery'nin ilginç durumu ile belirsizlik içinde bence. Bordeaux gruptan çıkarak sürpriz yapabilir zira Ligue 1'e müthiş başladılar. Leblebi gibi gol atıyorlar. Maccabi ise dördüncülükten yukarıya çıkarsa çok çok büyük bir sürpriz olur.


B Grubu


Man. UTD , CSKA Moscow , Beşiktaş , Wolfsburg


İki yıl öncesinin şampiyonu , geçen yılın finalisti , Sir Alex Ferguson efsanesinin takımı Man UTD. Ronaldo gitmiş olabilir , bu takım V.Nistelrooy ve Beckham gibi büyük yıldızlarını da sattıktan sonra aynı düzeyde devam etti. Yani sorunları yok. CSKA ise Brezilyalıların hücum gücünü oluşturduğu , Shaktar Donetsk vari bir takım. Hatta onlar da UEFA Kupası'nı kazanmışlardı. Zico ile Brezilyalıların da gayet iyi anlaşacaklarını da düşünürsek tek sıkıntıları Rusya Ligi'ndeki yerleri.Wolfsburg ise Bundesliga'da şampiyon olan kadroya Obafemi Martins ve Karim Ziani gibi beğendiğim iki ismi ekledi. Dördüncü torbadaki en baba takım. Beşiktaş ise bir muamma. Neden derseniz yeni transferler , lige yapılan kötü başlangıç ve Mustafa Denizli'nin sıfır kabusu.Açıkçası pek umutlu konuşamıyorum Beşiktaş için. Umuyorum ki beni yanıltırlar. Favorimi yazmaya gerek duymuyorum.İkincilik için üç takım çekişecek.


C Grubu


Milan , Real Madrid , Marseille , Zürih


Dedelerin takımı Milan , kadrosunu yıldızlarla dolduran Real Madrid , Fransa'da en sevdiğim takım Marseille ve fasulyeden Zürih.Aslında iyi oldu bu UEFA'nın Şampiyonlar Ligi'ni gerçekten "Şampiyonlar Ligi" haline getirmeye çabalaması. Neyse bu grupta tek şampiyon Zürih.Ama onlarında hali malum.Milan'ın tecrübeli(!) kadrosu mutlaka iyi işler yapacaktır. Real Madrid için ise bekleyip görelim diyorum. Marseille ilginç bir ekip ne zaman ne yapacakları hiç belli olmaz.Fakat bu grupta yine Milan ve Los Galacticos'un rakibi yok gibi.


D Grubu


Chelsea , Porto , Atletico Madrid , APOEL


Chelsea , Porto ve Atl. Madrid geçen sezon gruplarından çıkan takımlar. Yani bu sezon biri geçen sezona göre mutlaka başarısız olacak. Kanımca bu ekip Porto olacaktır. Bu sezon yine önemli isimlerini gönderdiler. Lucho ve Lisandro gerçekten kaliteli isimlerdi.Atletico Madrid'İn en büyük kozları tabi ki Agüero ve Forlan , onları durdurmak zor olacak. Chelsea ise Ancelotti neler yapacak acaba? APOEL ise biraz averaj işi gibi ha? Neyse büyük konuşmayalım.


E Grubu


Liverpool , Lyon , Fiorentina , Debreceni


Liverpool Premier League'dense Şampiyonlar Ligi'ni daha çok seviyor. Yıllardır İngiltere'de şampiyon olamamışken , Şampiyonlar Ligi'nde rahatçe yarı finale kadar gidebiliyorlar.Lyon ise yıllardır Ligue 1'de rakipsiz kalmıştı. Marseille ve Bordeaux geçen sezon onları tahtlarından indirmek için çabaladılar , Marseille en öz biçimde aptallığının kurbanı oldu ve Bordeaux şampiyon oldu.Şampiyonlar Ligi de tam bir hayal kırıklığıydı.Öyle olunca bu sezon onlardan bir patlama bekliyorum.Fiorentina ise orta düzeyde bir takım.Gruptan çıkabilir veya Avrupa Ligi'ne gidebilirler.Debreceni ise 15 yıl sonra Ferencvaros'dan sonra Şampiyonlar Ligi'ne gelen ilk Macar takımı.Düşünün Macar futbolunun halini. O eski Puskas'lı kadrodan sonra , rakiplerine kök söktüren o takımlardan sonra , ne hale düştüler.


F Grubu


Barcelona , Inter , Dynamo Kiev , Rubin Kazan


Gökdeniz ve Hasan Kabze için kötü haber. Barcelona ve Inter gibi iki dev takımın grubuna düştüler. Gerçi Inter Şampiyonlar Ligi'nde , hatta genel olarak Avrupa Kupalarında başarısız bir ekip.Mourinho bile bu başarısızlığın önüne geçemedi.Dynamo ise eğer geçen sezon ki gibi oynayacaksa bu sefer üçünclük için hiç şansları yok demektir.Rubin Kazan ise kapalı kutu. Rusya'da Zenit ve CSKA gibi önemli ekiplerin önünde ligi aldılar. Bu iyi bir referans.En ilginç durum ise Zlatan Ibrahimovic ve Samuel Eto'o'nun karşılaşacak olmaları.


G Grubu


Sevilla , Glasgow Rangers , Stuttgart , Unirea Urziceni


Şampiyonlar Ligi mi yoksa Avrupa Ligi grubu mu ? Hadi bu grubu bir kadğıda yazsam ve hiçbir şey söylemesem ne dersiniz ? Bence Avrupa Ligi derdiniz. Hakikaten de öyle. Hatta benim için utnaç verici olsa da Unirea Urziceni'nin bir Romen takımı olduğunu az önce öğrendim.Sevilla grubun favorisi hatta açık ara en iyisi. Rangers ve Stuttgart ikincilik için çekişirler.Unirea Urziceni ile ilgili herhangi bir fikrim olmadığını herhalde anlamışsınızdır.


H Grubu


Arsenal , AZ Alkmaar , Olympiakos , Standart Liege


Arsenal'i çıkarın . Yine bir Avrupa Ligi grubu. Arsenal'in grup liderliği için çekişebileceğini düşündüğüm bir ekip yok. Sanki Arsenal dışındakiler kendi aralarında bir lig yapacaklarmış gibi.Arsenal maçlarından alınacak her puan bu takımlar için ekstra , diğer puanlar ise normal karşılanmalı diye düşünüyorum.İkincilik için favorim AZ Alkmaar olsa da Luis Van Gaal'i kaybetmek onlara yaramamış olabilir.Arsenal dışında üç takımında ikincilik şansı var.Gerçi Arsenal de Inter gibi Avrupa Kupalarında hayal kırıklığı yaratmaktan hoşlanır ama neyse.


Ne ki bu ?


Fenerbahçe'de iyi bir sezon geçirmişti Tuncay Şanlı , yüzüncü yılda şampiyonluk gelmişti. Sözleşmesi sona eriyordu Türkiye'nin deli dolu orta saha-forvet oyuncusunun.Arsenal , Barcelona ve Man. UTD ismi geçen takımlardı. İçimizden "vay be Tuncay'a bak , inşallah Fenerbahçe'de kalır ama bu tip bir takıma gitmesi de fena olmaz , en azından Totenham gibi bir takım bile olur" dedik. Öyle ya daha Arda Turan tam anlamıyla yıldızını parlatmamıştı. Son dönemde hiçbir oyuncumuz bu tip büyük bir takımda oynamamıştı. Göğsümüz kabardı adeta. Derken Tuncay Şanlı Middlesbrough adlı , en son başarısı UEFA Kupası'nda final olan , Premier League'in orta-alt sıralardaki ekiplerinden birine transfer oldu. "Herhalde bir basamak olarak kullanacak bu takımı , iki - üç yıl içerisinde büyük bir takıma transfer olur dedik. İlk sezonu alışma devresi olarak iyi geçti. Yaz aylarında yine büyük takımlarla adı anılır oldu. İkinci yılında ise İngiltere atmosferine tam anlamıyla alışmış , gol sayısı düşse de takım taraftarının adına şarkılar bestelediği hatta "Bu takımda tek oyuncu var" tarzında cümleler içeren bir tezahurat yaptğını gördük.Derken Middlesbrough küme düştü. Yaz ayları yine hareketliydi. Önce yıldızlar karması Chelsea ile anıldı adı. Daha sonra ekonomik darboğazdaki Liverpool ile anıldı . Stuttgart denildi. Sonra Totenham ve Aston Villa Tuncay'ın peşinde dendi. En son Daum'un eski takımı Köln ile anıldı hatta Ümit Özat "Tuncay bizi istiyor." tarzında birşeyler söyledi. Dikkat edin , takımların kaliteleri ve liglerdeki yerleri gittikçe düşmekte. En sonunda bugün bir açıklama geldi; "Tuncay Şanlı Stoke City ile anlaştı". Yani kısaca "Dağ fare doğurdu". Menajerinden gelen açıklama ise Tuncay'ın kariyerini Premier League'de sürdürmek istediği ile ilgiliydi. Peki ya ille Premier League'de kalabilmek için Stoke City doğru bir tercih mi ? Şampiyonlar Ligi'nde oynayıp vitrin yapmak daha önemli değil mi ? Fenerbahçe gibi Şampiyonlar Ligi en olmadı UEFA Kupası yeni adıyla Avrupa Ligi'nde oynayan bir takımdan Middlesbrough gibi bir takıma gitmek bir futbolcunun kariyeri için bir basamak olarabilir , zaten o düzeyde bir takım ancak bunun için kullanılır. Ancak Tuncay bunun yerine daha da vahim bir biçimde Stoke City'ye transfer oldu. Hiç olmazsa Stuttgart gerçekten bir teklif yaptıysa oraya gidip Şampiyonlar Ligi'nde oynayamaz mıydın Tuncay? Köln , Stoke City , Venezia , Parma , Valladolid gibi takımlarda zaten oynarsın , hatta takımda yıldız olursun bu yetenek ve azimle. Ama önemli olan büyük takımlarda oynayıp büyük kupalar almak değil mi? Stoke City ile Lig Kupası veya FA Cup dışında hangi kupayı alabilirsin Tuncay Şanlı ? Şampiyonlar Ligi ? Avrupa Ligi ? Premier League ? Yok daha neler...

19.8.09

vur deyince öldürdü!


bu deyim ac milanın transfer politikasına o kadar uygun ki,fotospor tarzı başlık seçmeyi sevmesem de mevzuya cuk oturduğu için kaçınılmaz finali baştan yaşatıp abuk bir flashback yapmak istememden mütevellit işbu postun başlığı olarak tarafımdan seçilmiştir.

avrupa futbolunun hasta adamı olarak gördüğüm(hazırlık maçlarından sonra vay be ne tespit yapmışım dediğim),herkesin ortak bir görüşe varmışcasına yaş ortalaması yüksek ve kaleciye ihtiyacı var dediği milan son transfer(!) bombasını(!?!) 35lik flavio romayla patlatmış.gençleşmeye gitmesi beklenen milan'ın ise sezon içinde kullanmasını tahmin ettiğim takım şu hali almıştır.
----------------------------------roma(35)-----------------------------
---oddo(33)--------nesta(33)------------onyewu(27)----jankulovski(32)
--gattuso(31)-------pirlo(32)------------ronaldinho(29)--seedorf(33)
---------------------pato(19)------------inzaghi(36)--------------------

huntelaar'ın bekleneni vermesinden şüpheli olduğum için inzaghi yine oynar diye düşünüyorum,pato hariç yirmi küsur(nasıl bir küsuratsa) yaşında olan oyuncuların da alternatifleri otuz yaşını yıllar önce aşmış ambrossini,zambrotta,kaladze gibi oyuncular.
tabi berlusconi transferi kapattıklarını açıklamış(ki rte ile dostluklarının artması üzüm üzüme baka baka kararır lafını akıllara getirmekte).takımın yaş ortalamasının düşmesi gerektiğini söyleyenlere de 'gerekirse maldininin oğlunu onbire koyar ortalamayı düşürürüm' gibi bir laf ederse de artık rte'yle dostluğu bırakıp kanka moduna girdiklerini birbirlerine y*rraam(italyanların 'r' vurgusu da dillere destandır) diye hitap ettiklerini kafamda daha da iyi tasarlamaya başlarım.

tamam,diyeceksiniz ki;'bu ne yahu?futbola niye siyaseti karıştırıyorsun?'
buna iki çeşit cevabım var değerli blog takipçileri;
birincisi; vaktinin önemli bir kısmını internette geçiren bir insan olarak şu ana kadar internette akp savunucusu kimseye rastlamadım.hatta bir efsane %47nin modemin yanından geçmeye tövbeli olduğunu anlatmaktadır.herkesin klavye anarşisti olduğu bu internet meydanında şu an güvendeyim(z) diye düşünmekteyim.
ikincisi de görülmeyen sosyal statülerle ilgili kanaatindeyim.kendi halinde bir vatandaş olan oğuzhan kaya böyle bir yorum yaptığı için 'dikkat çekmeye çalışıyor,ıyyyk çok sığ,banal!' tepkileri alacakken,herhangi bir spor yazarı real madrid'in barcelonayla çekişmesini siyasi bir olgu olarak nitelendirsin,başlığa da büyük puntolarla 'no pasaran!' yazsın.yorumlar şu şekilde olacaktır;'kem küm...efenm yazar futbola sosyolojik ve politik bir konjüktörden bakarak futbolun sadece futbol olmadığını dile getirmiş.'.peki benim bakış açıma ıyyk demiş,öbür yazarı övmüş insan,sen bilmez misin ki,faşişt real madrid'de makalele yıllarca taraftarın göz bebeği olmuşken,eto'o yıllardır müthiş performansına rağmen ırkçılıktan her maç nasibini almıştır.ya da kapitalist real madrid transfere o kadar para harcamışken,ibrahimoviç'in maliyeti de real'in savurganlığıyla sidik yarışı şeklindedir.bu da benim sana yorumum;'futbolun sadece futbol olmadığı gibi mallık da sadece mallık değildir.'.
dağa küsmemin pasif direniş olarak algılanmayacağının farkındayım.çünkü görünmez sosyal statüm diğerlerine göre epeyce bir düşük.zaten hep böyle değil mi a dostlar,elin ıssız adamı çıkar yemediği halt kalmaz ama nedense daha saf duyguları olan yurdum genci 'abazan,kıro vs.' diye çağırılırken,ahlak çöküntüsünün bayrak adamı da 'ayy ya chooq romantiqq,haşarı ama duygusaaaalll' mertebesine yükseltilir.zaten yılmaz vural'ın soyadı vuraloviç olsa şu an fenerbahçe'nin teknik direktörüdür(son verdiğim örnek tamamen şakadır,üçlü defansa ofsayt taktiği uygulatan adamla işim olmaz.).
her neyse bu kadar kopuk ve saçma(ki saat 6.00 olmuş.) yazının ardından benim çıkarımım şudur;milan'ın bu sene birşey olmayacağı ve ronaldinho'nun günah keçisi haline geleceğidir.daha adam akıllı yazılarda buluşmak dileğiyle hoşçakalın.

bu arada başta bahsettiğim flashback de yalan oldu,onu da belirteyim.

15.8.09

kartal çıkmazda


son yılın lig ve kupa şampiyonu beşiktaş(aynı zamanda gönül verdiğim takım) hakkında bloğa ilk yazımı yazmak istedim.

evet ünvanlar güzel,takım ruhu iyi seviyede ama bir taraftar olarak kafamda o kadar çok soru
işareti var ki bunu paylaşıyım istedim.

1)diziliş;geçen sene işe yarayan 4-3-3 sistemi bu sene de işe
yarar mı?
*mustafa denizli takıma geldiğinde kadroda alternatif sıkıntısı ve kaos vardı.kısa yollu bir plan yapılarak ertuğrul hocanın ara sıra kullandığı 4-2-3-1 yerini pas trafiğini ve ayağa topları ön planda tutan 4-3-3e verdi.
barış kupası ve catania maçlarıyla da bu sistemin ve dizilişin(ikisi çok farklı kavramlar) devam edeceği kesinlik kazanmış gibiydi.fenerbahçeyle oynanan kupa maçından sonra gündeme gelen 10,5 numara eksiği de bu gidişatın süreceğini doğrular nitelikte.
benim fikrim ise gerek alternatifleri gerek kadro dinamiklerini ele alarak uzun bir sezonda
4-3-3ün takımı başarısızlığa iteceğidir.ileri uçta 4-3-3 hücum hattında kanatlarda oynayabilecek oyuncu sayısı sadece 2.nihat ve holoskonun sadece sağ açıkta oynayabileceğini bilmek holoskonun 8 yabancı içinden artı 2'de olacağını bilmek,kadrodaki 4 forvetin de 4-4-2 formatına uygun olması endişelerimi anlamanıza yardımcı olur umarım.
2)yabancı kontenjanı;en basit mantıkla düşünürsek ligde başarı için 5 tane iyi türk oyuncu şart görünüyor.kadroyu derinlemesine incelersek bu hesaplarıma hak vereceksiniz.
savunmada sivok-ferrari,orta sahada;ernst ve fink yerlerini gara
ntilemiş durumdalar şu an,geriye iki hak kalıyor adaylar ise holosko,bobo,tello ve delgado(ya da muadili bir orta saha),bu ikiliden tello ve holoskonun oynayacağı biraz daha muhtemel.değişimli oynamak ise uyumu bozan bir unsur olur.
tabi kelebek etkisi takıma vuracak gibi bir düşünce de var içimde,ekrem ve toramana rağmen erhan ve rıdvan gibi iki sağ bekin alınması da toramanın stopere çekilmesi ve sivok'un artı 2 kurbanı olmasına neden olabilir.
3)yönetim-medya durumu;takımımı medyadan takip etsem de,beşiktaş'a yapılan çifte standardı çözebilmiş değilim.bir yıl önce fenerbahçe 'sakat' olan nihat için 10 milyon euro teklif etmiş ama bu durum onaylanmamıştı.beşiktaş'ın 4 milyon€ civarında aldığı bir nihat ise nedense yaşlı ve sakat oluyor,bu para çarçur oluyor.ya da kariyerinde geçen sezon hariç sürekli düşüş yaşayan bilica süper transfer olarak nitelendirilirken,italya milli takımı inter,roma gibi takımlarda bulunmuş geçen yılın sürpriz takımı genoa'da neredeyse her maç oynamış ferrari niteliksiz transfer ya da başarısızlık olarak görüyor.10 milyon'a alınan geçen sezon hiçbir varlık gösteremeyen mehmet topuz yılın transferi;takımın ihtiyacı olan üstelik daha 20 yaşında olan ismail için verilen 5.5 m€ artı s.kurtuluş transferi bazılarının kulaklarına saçma geliyor.yaptığı hatalarla beşiktaşa çok şey kaybettiren gökhan zan ise siyah-beyaz formayla 'ehehe kazma lan bu' denilirken galatasaray'a gelince milli takımın stoperi,takımın kulesi,rumun ve mısırın ve kudüsün hükümdarı vs ünvanlarla anılıyor.cidden çok garip.istikrarsızlığıyla nam salmış cissenin badem gözlü olması kısmına değinmeyeceğim bile.
yönetim de her zaman olduğu gibi saçmalıyor.örneklerle beşiktaşlıları kahredip diğer arkadaşları da gülümsetmek istemiyorum.

medya ve yönetim durumuna artık sıkılmış portakalın muhabbeti olmaz nedeniyle elim kolum bağlı beklerken,takımdaki oyuncuların karakteristiğine daha uygun olacağını hala savunanlardanım.gözünüzü kapatıp bir düşünün,şaka şaka kafamdaki dizilişe bakarak düşünün bir de 4-3-3e uygun oyuncuları düşünün ne demek istediğimi anlarsınız büyük ihtimalle.

rüştü(hakan)
ekrem(rıdvan) toraman(erhan) ferrari(sivok) i.köybaşı(i.üzülmez)

holosko(e.zengin) ernst(necip) fink(uğur) tello(s.özkan)

nihat(batuhan) nobre(bobo)

böylece ne delgado ne 10,5 numara muhabbeti kalır,yusuf takım sıkışınca tek ön liberoya geçilir,bobo giderse yerine iki kanatta da oynayabilen bir yabancı alınır böylece holosko forvete geçer.bana göre yetenekli bir kadrodan üst düzey verim alınır.yazı da kapanır.

Fenerbahçe'nin Süper Transfer Politikası

Takımlarımız transfer yaparken har vurup harman savuruyorlar , özellikle Fenerbahçe har vurup harman savururkene olmadık isimlere olmadık paralar harcıyor.Ariel Ortega ile başlayan her yıl bir yıldız getirelim sözü(Galacticos vari) , Pierre Van Hooijdonk , Alex de Souza , Nicolas Anelka , Stephen Appiah , Mateja Kezman , Roberto Carlos ve Daniel Güiza ile devam etti.Herhangi birini hangi takım istemez ki ? Kariyerlerinde Real Madrid , Arsenal , Inter , PSV ve Juventus gibi takımlar olan futbolculardan bahsediyoruz.Peki ya diğerleri? Örneğin Fenerbahçe bu sezon Mehmet Topuz için 9 milyon avro artı bir oyuncu verdi , Özer Hurmacı için 6-7 milyon avro artı iki futbolcu verdi , Andre dos Santos ve Cristian Baroni için toplam 13 milyon avro verdi , Bilica için 2-3 milyon avro artı bir oyuncu verdi , yani kısaca toplam maliyet 40 milyon avroyu buldu.Buna takasla giden oyuncuların bonservis bedellerini de kabaca ekledim.Peki Fenerbahçe bu sezon kimi sattı? Yani Tuncay Şanlı , Rüştü Reçber , Mehmet Aurelio , Stephen Appiah ve Diego Lugano(kalma ihtimali var deniyor ama ben sanmıyorum)'dan hangisinden para kazandı geçmişten bu yana.Elvir Balic , Nicolas Anelka ve Jay Jay Okocha dışında siz hiç duydunuz mu para kazanıldığını ? Bu işte bir yanlışlık var . Hatta büyük bir yanlışlık var . Bu yazıda aslında BJK'nın son yıllarda yaptığı anlamsız transferlerden de bir derleme yapmak isterdim ama bugün taraftarı da olduğum Fenerbahçe hakkında düşündüklerimi sıralamak istiyorum. Üstelik alternatifli bir transfer listesi de yapacağım. Önce verilen bedeller hakkında konuşalım , Mehmet Topuz ayarında bir oyuncu hangi ligde yaklaşık 10 milyon avro değerindedir. Tamamen Beşiktaş ile girilen transfer yarışında bir çelme takmak adına yapılan inanılmaz bedelli bir transfer. Avrupa'da bedelsiz olarak Mehmet Topuz ayarında bir isim bulabilirsiniz. Bir de Deivid de Souza ve Roberto Carlos'la sezon bitmeden uzatılan sözleşmelerin basına ve taraftara yepyeni transferler , müthiş haberler gibi aktarılması da ilginçti ve bence bu yenilemeler yönetimin elini kolunu bağlayan diğer hususlardı.Bu isimler yerine sadece Lugano ile sözleşme uzatılıp , Deivid ve Carlos yerine daha iyi isimler alınabilirdi.Alex ile sözleşme yenilenmesi ise hoş oldu.Beğensek de beğenmesek de Alex'in istatistikleri onun liglerimize gelmiş geçmiş en iyi yabancı oyuncu olduğunu gösterir nitelikte.Bu cümleyi içimdeki taraftar zihniyetiyle değil gördüğüm istatistiklerden ötürü kuruyorum.Geçelim alternatiflerime :

*Bilica yerine alternatifim 4 milyon avro gibi uygun bir rakama Juventus'dan Pire Olympiakos yolunu tutan Olof Mellberg. İsveçli defans oyuncusu kaptanlığa kadar yükseldiği Aston Villa'dan geçen sezon ayrılıp Juve'ye geçmiş ancak sakatlıklar sebebiyle çok faydalı olamamıştı. Sakatlıklar olmasa bana göre geçen sezon başında takımdan yollanmak için çabalanan Legrotaglie'nin yerine rahatça forma şansı bulabilirdi çünkü Premier League'de oynarken gayet istikrarlı bir isimdi.Premier League ve Serie A tecrübesi olan , kaptanlık yapmış , istikrarlı bir defans oyuncusu için 4 milyon avro gayet uygun.

*Andre dos Santos içinse alternatifim Bayern München'in kadrosuna 7 milyon avro karşılığında kattığı Danijel Pranjic. Heerenveen'de hem ofansif orta saha , hem de sol kanadın tamamında görev alan , Hırvatistan Milli Takımınında önemli bir ismi. Ayrıca yıllar içinde takımdan gidecek isimlerden biri olacak Alex de Souza'nın da yerine bir alternatif olabilirdi. İkinci alternatifim ise Real Betis'in CSKA takımına yolladığı Mark Gonzalez.Liverpool gibi bir takımda da oynamış olan Mark Gonzalez maliyet olarak bu iki isimden de aşağı seviyelerde bir oyuncu.Diğer alternatifim ise Real Madrid'in Marseille kulübüne cüzzi bir bonservis miktarına bıraktığı Gabriel Heinze.Bol bol Arjantin Milli Takımı'nda da oynayan tecbüreli isim , Man UTD , PSG ve Real Madrid gibi takımlarda forma giymiş , yeteneklerine laf söylenemeyecek bir isim.

*Cristian Baroni için ise alternatif listem yine hoş . Öncelikle Atl Madrid'den bedelsiz olarak Köln takımına geçen Maniche ilk isim. Orta sahada hem koşan , hem tekniği uygun seviyede , hemde şutlarıyla rakip takımlara sıkıntı yaratabilecek bir isim Maniche. Kariyerinde Porto , Atl Madrid gibi ekiplerin formasını giymiş , Şampiyonlar Ligi ve Uefa Kupası kazanmış bir isim.İkinci isim ise yine bedelsiz olarak FC Bayern'den Hamburg yolunu tutan Ze Roberto.İlerlemiş yaşına rağmen üstün top tekniği , bol bol koşması ve ince paslarıyla tanıdığımız bir isim.Dedik ya yaşı handikap , aynı Milan'dan bedelsiz olarak Santos'a giden Emerson gibi , o da yıllarca Fabio Capello ile beraber bütün kalburüstü İtalyan takımlarını gezmiş bir isim (Juventus , Roma ve Capello'suz Milan).Buradaki bir diğer alternatifim ise Glasgow Rangers'dan Birmingham City'e 1 milyon avro karşılığı transfer olan ünlü İskoç orta saha oyuncusu Barry Ferguson.Sert şutları ve orta sahada kontrolü eline alabilen bir isim olarak bilinen Ferguson , Fenerbahçe'ye çok farklı bir hava katabilirdi.İtalyanların Cristiano Zanetti'si de yine bir diğer alternatif.Kısaca 2 ayını Tim Borowski ve Christian Poulsen için harcayan Fenerbahçe bunlardan birini alabilir miydi?

Bu yıl ki , geçen yıl ki hatta Zico'nun ilk geldiği yıl ki transferleri kesinlikle bir karmaşanın ürünü olarak görüyorum.Yönetim transfer dönemlerine iyi hazırlanmıyor.Bonservissiz oyuncular iyi takip edilip erken anlaşma yapılmıyor.Dolayısıyla da yüksek bonservis bedelleri ile , o rakamları pek haketmeyen isimler transfer ediliyor.Josicolar , Kezmanlar , Bilica ve Cristianlar bence bu savruk transfer politikasının ürünü.Eğer Avrupa ve Güney Amerika'daki transfer piyasaları iyi takip edilse çok çok iyi oyuncular , çok uygun fiyatlara veya bonservissiz transfer edilebilir.Fakat Fenerbahçe'nin oraya buraya para saçma ve saçtığı paraların karşılığını alamama sevdası tüm hızıyla sürüyor. Daha üstte bahsetmediğim Jermain Pennant , Shunsuke Nakamura , Djibril Cisse , Morientes , Luis Garcia , Onyewu (ki uzun süre basınımızda yer aldı) , Marko Marin gibi isimler de var.Josicolar Maldonadolar , Cristianlar yerine bu tip isimler kadroya katılabilirdi.Katılamaz mıydı sizce?

Son olarak bu yazının sadece Fenerbahçe ile ilgili olduğunu da düşünmeyin , isimleri değiştirip diğer iki büyüğe de uygulayabiliriz bu yazıyı. Göreceksiniz ki çok fark olmayacak...

12.8.09

"olursa iyi olur,olmazsa sorun değil."


barça orta sahada xavi iniesta ikilisini daha nasıl iyileştirebiliriz diye çalışmalara başladı.ilk hedefleri de arsenal'den cesc fabregas.klübün teknik sorumlusu txiki begiristain da bu ilgiyi inkar etmiyor fakat aşırı fiyat isterlerse geri çekiliriz diyerek hafiften bir blöf de yapıyor ve b planı olarak da shaktardan chygrynskiy düşünülüyor.tabi xavi-iniesta-cesc üçlüsü kulağa mükemmel geliyor.bekleyip göreceğiz.

11.8.09

Rakipleri Tanıyalım



Efendi malumunuz geçen daha doğrusu ilk yazımda belirttim , rakipleri tanıyalım yapacağız şimdi , hemen şimdi , dilerseniz Şampiyonlar Ligi'nden elenmesi sebebiyle ilk olarak Sivasspor'un rakibi ile başlayalım ;

Shaktar Donetsk


Kadrosunda bulundurduğu birkaç hatta baya kalbuüstü yazmak gerekir diye düşünüyorum en başta , buyrun :

Lewandowski Mariusz
Rat Razvan Dinca
Hübschman Tomas
Duljaj Igor
Fernandinho
Jadson
Ilson Pereira Dias Ilsinho
Willian
Srna Darijo
Adriano Luiz
Aghahowa Julius

E canım Aghahowa nereden çıktı demeyin , bu adam burada yıldız oldu. Ne yalan söyleyeyim ilk olarak FM'de dikkatimi çekmişti Shaktar Donetsk , mütevazı kadrosuyla iyi işler yapıyorlardı , gerçekte de öyle olduklarını görmek pek uzun sürmedi.Ukrayna Ligi'nde elde ettikleri zaferler , Şampiyonlar Ligi'ndeki ve UEFA Kupası'ndaki etkili oyunları onları daha da dikkatle takip etmemi sağladı , üstelik teknik direktörleri çok yakından tanıdığımız Mircea Lucescu idi .Takımlarımızın kovmaktan beter ettiği bu adam Avrupa şampiyonu bir takım yarattı sonunda.Son UEFA Kupası'nı ilk kez bir Ukrayna takımı kazandı.Aslında pek de birşey söylemeye lüzum yok belki ama şunu açıkça belirtmeliyim ki benim futbol anlayışımda Shaktar Donetsk , Anderlecht'ten daha güçlü bir rakip ve kesinlikle orta sahalarındaki Portekizce egemenliği onların işine çok yarıyor.Asla da Anderlecht gibi skor rehavetine kapılacaklarını da sanmam.Sivasspor'un özellikle savunmasında yaşadığı sıkıntılar Shaktar'ın genç ve yetenekli forvetlerinin ekmeğine yağ , bal sürecek gibi.Luiz Adriano , Aghahowa gibi hızlı isimler , ağır ve kısa Sivasspor savunmasını çok rahat geçebilirler.Kısa neden , hava toplarında da etkili olacaklardır mutlaka.Anderlecht'ten çok daha derli toplu bir takım ve en önemlisi , bu kupanın muadilinin son şampiyonu...

Transfermarkt.de sitesine göre Shaktar Donetsk'in değeri : 113.475.000 £
Sivasspor'un değeri : 37.780.500 £

FC Toulouse

Aslında sevmem Fransa Ligi'ni , oynanan futbol bana zevk vermez , acayip sıkılırım , hele ki o stadların kasvetli ortamı , bir Premier League veya La Liga keyfi vermez Ligue 1.Hatta bana göre kalite açısından Süper Ligimizin de altındadırlar.Ayrıca Avrupa kupalarında da son dönemde Marseille ve Monaco birer final oynadılar , fakat bu onları asla başarılı kılmaz.Bu biçimde küçümsemek de olmaz tabi ki , öncelikle Toulouse herkesin dediği gibi Trabzonspor'un rahat geçeceği bir takım değil bence.Fransa Liginde iyi top oynayan takımlardan biri.Gignac gibi önemli bir forvetleri de var.Tabi ki Trabzonspor güçlü bir takım ancak takım oyunu oynamadıkları sürece bu takım başlarına büyük dertler açabilir , küçümsememekte fayda var.

Transfermarkt.de sitesine göre FC Toulouse'un değeri : 57.939.000 £
Trabzonspor'un değeri : 53.978.500 £

FC Sion

Belalımız İsviçre'den sevgilerle...Bu takım aslında bizim pek belalımız sayılamaz , zaten İsviçre ile takımlar bazında bir derdimiz yok.Bana göre bu eşleşmede Fenerbahçe'nin tek sıkıntısı Bilica'nın yokluğunda savunmadaki isimlerin uyumları olabilir , hatta o bile sorun olmaz , iki maçta da yenerek geçilmesi gereken bir tur olarak görüyorum , fazla uzatmaya lüzum yok.

Transfermarkt.de sitesine göre FC Sion'un değeri : 14.863.000 £
Fenerbahçe'nin değeri : 100.926.000 £

FC Levadia Tallinn

En sona bıraktım çünkü hakkında yazı yazmaktan keyif almayacağım tek eşleşme bu.Galatasaray iki maçta da 5er atarak bu takımı elemeli , Trömsö'lere elenen Galatasaray yok artık.

Transfermarkt.de sitesine göre FC Levadia Tallinn'in değeri : Değer biçilen oyuncular için toplam rakap 800.000£ civarı
Galatasaray'ın değeri : 108.402.000 £

....Böylelikle bir yazımın daha sonuna geldim.Takımların değerlerini öyle bir vakit geçsin diye verdim , bakar bakar eğlenirsiniz diye.Hadi size iyi günler.

"o bir ispanyol!"


ingiliz milli takımının bence en zayıf halkası olan kalesi yine sıkıntıda.fosterın ve david james'in sakatlıkları yana yana kaleci arayan ingilizlerin aklına 32sine kadar ispanya'da isimsiz takımlarda forma giyen ama arsene wegner'in takıma katmasıyla 11'e girip kalede güven veren almunia.şimdiye kadar milli takıma çağırılmamış olan ispanyol kaleci,capellonun istemesi halinde formayı giyebilirdi.fakat capello'dan cevap gecikmedi."o arsenal'de forma giyen bir ispanyol."."almunia bana göre ispanyol'dur."james ve fosterın yokluğunda hollanda karşısında west ham'lı robert green,paul robinson ve joe heart'ın kadroya seçilmesi bekleniyor.

şahsi yorumum da şu;cidden abuk bir yorum olmuş çünkü almanya'dan japonya'ya kadar çoğu milli takım artık başarı için istediği oyuncudan faydalanabiliyor.bunun nedeni biraz da kompleks gibime geldi.ispanyolların tenezzül edip kadroya çağırmadıkları kaleciyi koskoca(!) ingiltere mi kadroya katacak,tabi canım.

manu 09-10

geçen yılın epl şampiyonu ve şampiyonlar ligi finalisti manchester united'ı ele alalım istedim.manu bu sezona güzel ünvanlarla girdi ama george bestten sonra 30 gol barajını aşan ikinci orta saha oyuncusunun real'e büyük bir meblayla gitmesi bile taraftarları üzmüştür şüphesiz.

ronaldonun gidişinden sonra direk akıllara aynı tarz bir oyuncuyla değiştirilmesi gelmişti ve piyasada görünen en uygun oyuncu ribery'di.ferguson ribery'nin fiyatını fazla bulunca(daha doğrusu bayern tok satıcı triplerine girince),benzema akıllara geldi.ronaldonun hücumda aldığı yükü rooney'i rahatlatacak bir forvetle kapatmayı düşünen sir bu oyuncuyu da real'e kaptırınca,c planını devreye soktu;valencia.

valencia geçen yıl wigan'da 47 maçta oynamış,hızlı ve teknik bir kanat oyuncusu,manu'ya maliyeti ise 16 milyon£.ronaldonun yerini dolduramaz dense de unutulmamalı ki ronaldo sporting taraftarının bile adını çok iyi bilmediği bir futbolcuydu.bu konuda ferguson'a güveniyorum.
diğer iki dikkat çeken transfer de owen ve obertan.owen transferi bana göre ferguson'un oynadığı(ve genelde kazandığı)az riskli kumarlardan birisi.owen hem maç başı ücret alacak(uzun süren sakatlıklarıyla ilgili olsa gerek),hem de küllerinden doğmayı isteyecek.obertan ise bordeaux'nun verim alamadığı ama kendini gösterince neler yapabileceğini rahatlıkla anlatabilecek 3 milyon £'luk başka bir kumar ve büyük ihtimalle seneye giggs'in yerine hazırlanacak.ayrıca 5 yedek kuralının uygulandığı bir ligde bu oyuncunun iki kanatta forvet arkasında ve forvette oynayabilmesi büyük avantaj olabilir.
red devils hakkındaki izlenimim de şöyle;
kale;van der sar uzun bir süre sakat,ve 36 yaşındaki oyuncunun bu halleri artık devam eder diye tahmin ediyorum.ilk alternatifi foster.ama bana pek güven veren bir isim değil.

defans;sağbekte gary neville'ın artık miyadı doldu gibi görünüyor ve ferguson bu açığı brown ya da o'shea gibi stoperlerle doldurmayı düşünüyor,bu konuda pek sorun yaşamazlar.solda ise evra hazır bir görüntü çizmekte.rio da vidiç'le artık müthiş bir ikili oldu.bu oyuncuların gerisinde forma bekleyen evans,fabio,rafael gibi gençler var.

orta saha;cr7 gitti ama onun misyonunu valencia ya da obertan'a yıkmaz ferguson.bu yük anderson,fletcher,park ji sung,scholes,carrick,nani gibi oyuncular arasında dağılacak.ayrıca hazırlık maçlarında izeldiğim kadarıyla takım sıkışınca ronaldoyu aramıyor artık,daha sabırlı ve kollektif hareket ediyorlar.

forvet;tevez müthiş bir forvet ama malum manchester'ın huyu forvet harcamak.tevez istenmeyen forlan,nistelrooy kadar başarılı olacak(umarım saha gibi sakatlıklarla boğuşmaz.).kalan sağlar ise berbatov rooney ve owen.berbatovdan bu sene çok şey bekleyen bir ferguson var.owen da rotasyonda yeterince şans bulacaktır.

tabi bu sene rölantiye almış bir manchester da görebiliriz.bir sene içinde sir dört-beş yıldız daha hazırlayabilir ki takımda sayısız yıldız adayı var.yine de en büyük favori onlar.


siftah


gördüm ki blogster gibi birşey olmuşum.açılışı da bu bloga has bir fotoyla yapalım o zaman.

evsizler dünya kupası(homeless world cup)

gündem dışı yazılarla devam edelim.herkes milyon dolarlık transferleri,fifa klüp takımları arasındaki sürtüşmeyi takip ederken,futbolun sadece endüstriyel bir sektör olmadığını,milyon dolarları bir ay sürede spor yaparak kazananların kendilerini 'modern köle' olarak tanıttıklarının nasıl bir küstahlık olduğunu naçizhane dile getirmek istedim.
avrupada altı yıldır düzenlenen ve dünya çapında ses getirmese de bazı gözlerin dikkatini üzerine çekmiş bir kupa var;evsizler dünya kupası.

güney afrika'da 2001de bir fikir olarak çıkan bu organizasyon,2003te avusturya'da hayata geçti.2003ten günümüze kadar her yıl aralıksız yapılan turnuvaya avusturya dışında isveç,avustralya,iskoçya,güney afrika,danimarka ev sahipliği yaptı.2009'da da italya evsahipliğine hak kazandı.

italya'nın iki,iskoçya,avusturya,italya,rusya ve afganistanın birer şampiyonluğu var.rusya aynı zamanda genel klasmanda lider durumda.

tabi kurallar farklılık göstermekte.dikkat çekenleri ise şöyle;
*22ye 16lık sahalarda bir kaleci üç oyuncuyla mücadele veriliyor ve dört yedek hakkı tıpkı hentboldaki gibi sınırsız bir şekilde kullanılabiliyor(normalde de böyle olsa sergen şimdi zidane gibi kariyere sahip olurdu.)
*yedişerden iki devre oynanıyor.beraberlik halinde ise tek atışlık penaltılara gidiliyor.galibiyet 3,yenilgi 0,penaltılarla alınmış yenilgi ise 1 puan.

aranan şartlar ise 'modern kölelerin' alınma şartlarından çok daha farklı;
*en az onaltı yaşında olmak.
*erkek ya da kadın olmak(2009 milano'da kadınlar için ayrı bir kupa olacak.).
*çalışma izni alamamış veya mülteci olmak.

turnuvaya cantona gibi isimlerin de destek vermesi ve ilk kupada oynayan 141 oyuncudan 31'inin bir sene içinde düzenli bir iş bulması da turnuva hakkında ilginç notlar arasında.
not;fotoşop için mutlu şahin'e teşekkürler...

emekliye ayrılmış numaralar



madem yedi numara üzerine bir içerik yaptık.futbolcuların oyun içinde kart takibi ve kayıt alma dışında hiç bir fonksiyonu olmayan ama insanların bilinçaltına kazınan sırt numaraları hakkında bir yazı yazmasam olmazdı diye düşünüyorum.90ların sonuna doğru çoğu federasyonun 1-99 arasındaki numaraları kabulüyle klüplerin bayrak adamlarına gereken vefayı göstermeleri güzel bir fırsat olmuştu.dünyada yüzlerce federasyon ve binlerce profosyonel lig olduğunu düşünürsek bunların hepsini tek tek yazmak bilgi kirliliğinden başka bir şey olmaz diye düşündüm ve popüler olan hatta dünya tarafından efsaneliği kabul edilmiş yıldızları ufak notlarla irdelemeye karar verdim.


mohamad zidan;en şanslı olanıyla başlamak istedim listeme,borissia dortmund forması giyen 81 doğumlu forvetin midtjlland'ta giydiği 14 numaralı formanın emekli olmasının sebebi de bir sezon oynayıp 47 maçta attığı 30 gol.tabi sonra alman devlerinin kıskacına girmeyi başarması.tabi böyle bi performansa sadece bir sezonda efsane oluyorsa,samsunpor serkan aykut'a konyaspor da zafer biryol'a haksızlık etmiş gibi duruyor.

marc-vivien foe;futbolda yaşanan en buruk olayların başında gelen maçın başaktörü foenun giydiği 17 numaralı forma lens,23 numaralı forma da manchester city tarafından emekli edilmiş durumda.tabi aynı şekilde olmasa da bir ölümden dolayı sadece bir yıl formasını giydiği lyonda 16 numaralı forması asılan borrelliyi unutmamak gerekir.
puskas ve grosics;honvedin yıllardır kimseye yakıştıramadığı 10 numaralı forma(fb maçından sonra yakıştırmasalar da tepki görmez artık) puskasa ait,ama bir de 1 numaranın ayrılması var ki o da çok ilginç.gyula grosics macarların efsane kalecilerindendir ama ülkedeki komünist rejim onu formasını giymeyi çok istediği ferencvarosa imza attırmamıştır.çok ilginçtir bu 82 yaşındaki tecrübeli eldiven formalite olarak ferenvarosa imza atmış hatta bir hazırlık maçında da oynayarak resmi olarak klubün oyuncusu ve efsanesi olabilmeyi başarmıştır.

aldair;13 sene roma formasını giyen brezilyalı da 6 numarayı 13 yılın hatrına romanın onur tablosuna çiviletmiştir.

tabi bu anlattıklarım biraz daha bilinmeyen ve ilginç olan isimlerdi.numaralarına erişilemeyecek diğer efsaneler de maradona(10),zola(25),baggio(10,bresciada),johann cruijff(14),pele(10,cosmos) ve baresi(6).
evet bilerek maldiniyi listeye katmadım çünkü onun durumu biraz daha ilginç.eğer milan altyapısındaki oğlu christiano maldini a takıma çıkarsa onun 3 numarayı giymeye hakkı olabilecek.

tabi bazı kulüplerde de 12 numarayı taraftara ithaf etmek sıkça görünen bir durum oldu.bu klüplerin bazıları ise genk,flamengo,everon,w.bremen.b.münich,lazio,psv gibi köklü takımlar.

guested #7