22.9.09

akaretlerde bir filozof "demirören"


öncelikle herkesten aksattığım yazılar için özür dileyecekken blogspot'a telekom'un erişimi zorlaştırması bir anlamda bahane oldu yayınlayamadığım eski postlarım için.tabi kaytarmama vesile olsa bile sansürü şu an özgürlüğe vurulmuş bir darbe olarak görmekteyim.gerçi devlet büyüklerimizden iyi mi bileceğiz.neyimize yetmiyor;youtube yerine akıllı tv,myspace yerine kral tv,last fm yerine ttnet müzik(malum yerlere getireceğim de alternatif sunmamış devlet baba.)?kendi düşüncelerimizi naçizane paylaşmak(hem de ücretsiz) neyimize bizim beyim?

'ne kadar alakasız bir giriş oldu.' gibisinden bir şey duyabilirim ama şunu da düşünün;'ya telekom bu kadar sansürü hepimiz dns,ip denen internetin önemli işlevlerini kavrayalım,proxy sitelerini kullanarak internet reklamlarına desteğimiz olsun,üstün türk ırkını sadece youtube yazıp video izletecek kolaylığı veren dış mihrapların oyunlarına düşmeyip kendimiz de alternatifler bulalım diye yürürlüğe soktuysa?

çünkü bunun başka mantıklı açıklaması yok,21.yy'da bu kadar imkana sahip olunan bir ortamda,bu kadar sansür koymayı akıllarına getiren yüce zatlar bu kadar aptal olamazlar ya da olmamalılar.tıpkı geldiği günden beri eleştirilen yıldırım demirören'in abuk gibi görünen icraatlarının arkasında yatan derin felsefe gibi.

kronolojik olarak gidersek;

vincente del bosque;yıllık 2.5 milyonu ödenmesi gerektiği için tazmiantla 8.5 m€ ödendi.del bosque burada bir metafor,bir sembol.yıldırım demirören burada 'pire için yorgan yakmak' ne kadar önemlidir,tüm insanlığa açıkça göstermiştir.

fenerbahçe'den bedelsiz alınmış futtbolcular;bu oyuncuların (m.doğan,m.yozgatlı vs.) doğada 200 yılda kaybolacakları endişesine kapılıp,onlar ziyan olmasın diye hepsine kucak açacak kadar çevrecidir.

klübün çocuğu değil mi?severim de döverim de! düsturuyla ertuğrul sağlam ve rıza çalımbay gibi beşiktaşlıları önce sevip sonra dövecek kadar geleneklerine bağlı bir türk babasıdır.

1.50 boyunda ve 100 kilo olan ailton'a 3m€ ödeyerek 'ne olursan ol,yine gel!' diyerek beşiktaşın kapısının herkese açık olduğunu gösterecek kadar hümanist bir yöneticidir.

kadroda bulunan yabancı oyuncuların,sözleşmelerini çatır çatır feshedecek kadar nihilisttir.

delgado'nun bonservisinin ülkerde olduğunu bilerek 'ya ülkerde satış departmanına alırlarsa?' diye şüphelenip kendisinin bonservisini alacak kadar skeptik aynı anda sponsora elden para veren ilk insandır.

'drpiç için şöyle böyle diyorlar.' sözlerini duyunca 'o zaman yanında oynayan çocuğu ver.' diyecek kadar futbolu bireysellikten arındırmış,takım oyununa gönül vermiş bir futbolseverdir.ayrıca bahsi geçen gordon'u kiralık yollamasına rağmen harçlığını cebinden verecek kadar da cömerttir.

'sivas maçına paf takımıyla çıkacağız.' demecini verip,yine as takımın sahaya çıkması yanıltmamalıdır bizleri.çünkü yıldırım bey'in takımı ne olursa olsun ruhen gençtir ve amatör duygularla sahada mücadele eder.sivas maçının kadrosu da bir nevi paf takımıdır.

benim gibi goygoyculuk yapan türk gençliğine 'baba parasıyla bu kadar olur ey gençlik!' diye gizliden müthiş bir mesaj vermiştir ama anlayana...

bence kafasında bu tarz düşünceler vardı sayın demirörenin,yoksa bu kadar yanlış icraat için 70-90 arası bir iq gerekir.yoksa?yoksa?cidden mi?aman allahım...

2 yorum:

  1. okuduğum en güzel analizlerden biri... hatırlarmısınız Bizimkiler dizisinde "dumkof" diye bir tip vardı...

    YanıtlaSil
  2. teşekkürler dostum,bu tarz yazıların devamı gelecek,hz.tüpçüde icraat bitmez :)

    YanıtlaSil

guested #7